• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/people/Kadir-Işık/794574707
  • https://www.twitter.com/@kisik1973

Hallac-ı Mansur

HALLAC-I MANSUR

(858-922)

 

Büyük sufi Hallac’ın asıl adı Hüseyin bin Mansur’dur. İran’ın Beyza şehrinin Tur yöresinde doğmuştur. İran’ı, Hindistan’ı, Arap ülkelrini gezmiş, çok güçlü bir eğitim almıştır.Önceleri bir dünya adamı iken, tasavvufun en büyük önderlerinden sayılan Cüneyd-i Bağdadi ile tanışmış ve bu tanışma sonrasında tüm dünya ile bağlarından sıyrılmış, kendini bu inanca vermiştir. Hallac, tüm yaşamı ve felsefesiyle Allah’a ulaşmada üçüncü bir yol olarak kabul edilen Sufiliğin oluşumundaki en temel şahsiyetlerdendir. Tasavvufta, Tanır ve insan birbirinden ayrı şeyler değildir. İnsan öldükten sonra ruhu, damlanın denize kavuşması gibi, bir damla halinde o büyük varlığa ulaşır ve onunla var olur. Tasavvufta bu aşamaya “Enel Hak= Ben Tanrıyım, Tanrılaştım” mertebesi denir. İşte Hallac-ı Mansur “ Enel Hak” mertebesine ulaştığına inandıktan sonra, bunu çekinmeden ilan ettiği için zamanının yobaz din adamları ve yöneticileri “Allahlık iddia ediyor, dinsizdir.” Diye suçlamışlar, hapse atmışlardır. Hallac-ı Mansur hapiste ve ağır işkenceler karşısında da dediğinden vazgeçmeyince, yine ağır işkencelerle katledilmiştir. Ölümü İslam dünyasında yüzyıllarca süren tartışmalar başlatmıştır. Düşünceleri ve etkileri yüzyıllardır yaşayan Hallac savunduğu dinsel görüşler uğruna zamanının hakim din düşüncesine boyun eğmemiş ve atrihe damga vurmuş büyük bir sufidir.

 

Hüseyin bin Mansur’a Hallac denilmesine ise şu olay vesile olmuştur. Bir gün o, dostu olan bir hallacın dükkanına girdi. Bir işinin görülebilmesi için onun yardımını istedi. Fakat hallacın gittiği yerden dönmesi biraz uzun sürdü. Geldiğinde; “ Ya Hüseyin! Gördün mü başımıza gelenleri. Senin için bu gün işimden oldum.” Diye söylendi. Hüseyin Bin Mansur onun endişeli haline bakarak tatlı tatlı gülümsedi ve “ Üzülme senin işini de biz hallederiz.” Dedikten sonra parmaklarını pamuk yığınlarına doğru uzatıverdi. O anda henüz atılmamış pamuk yığınları harekete geçti. Kaşla göz arasında, tel tel saf pamuk bir tarafa, kirli ve süprüntü kısmı ise diğer tarafa ayrıldı. Hallacın gözleri fal taşı gibi açılmış şaşkınlıktan sanki ayakta donmuş kalmıştı. Olay kısa zamanda halk arasında yayıldı. Bu tarihten sonra da Hüseyin, Hallac-ı Mansur diye anıldı.

 

922 yılında Abbasi Halifesi Muktedir tarafından verilen emir üzerine, idam edilmeden önce halk taş atmaya başladı. Atılan taşlara hiç ses çıkarmıyor, hatta tebessüm ediyordu. Bir dostu, gül attı. O zaman inledi. Sebebi sorulduğunda; "Taş atanlar beni tanımaz. Halden anlayanların bir gülü beni incitti" dedi. Ellerinden, bacaklarından sonra dilini de kesmek istediler. İzin isteyip; "Allah’ım, bana senin için bu işkenceyi reva görenleri affet!" diye yalvardı.

 

Kaynak: Doç Dr.Ali Yaman ve diğer internet siteleri

 

Asa ile Musa ile kactim ciktim Tur dagina

Ibrahim ile Kabe’de bünyar birakanda idim

Mirac gecesi Ahmed’in arsta nalini döndürdüm

Üveys ile urdum taci, Mansur’la urganda idim.

YUNUS EMRE